6 Eylül 2015 - Bozukkale
İstanbul'a gittik, sevdiklerimizi gördük geldik. Üç gündür de marinadayız. Teknenin bazı işleri vardı. Mesela salondaki tuvaleti elektrikliye çevirdik. Deliymişiz herhalde ki 7 senedir pompalı tuvalete talim ediyormuşuz. Ay ne büyük rahatlıkmış. Bugüne kadar aklımız neredeymiş acaba...
Bu sabah kahvaltıdan sonra yola çıktık. Marinamızdan olmadığımız iki ayın ve olmayacağımız 1 ayın da uzatmasını almışız; bizden keyiflisi yok. Rüzgar burundan geliyor, deniz çırpıntılı, gustlar 25 olmuş, yelken açamamışız umurumuzda değil. Hayatımızda ilk defa nereye gideceğimizi önceden belirlemeden çıktık; bu da ayrı keyifmiş. Ama Moshonis bizi bildiğimiz yere, yine Bozukkale'ye Ali Baba Restaurant'a götürdü. Deniz bugün oldukça ılıktı ve iskele yine kütüphane havasına sessizdi. Günün ganimeti, dalarak çıkardığım deniz gözlüğü oldu. Hep biz mi kaybedip düşüreceğiz.
Facebook sağolsun Çekmeköy'den komşumuz Canan'ın guletle Bozukkale'de olduğunu öğrenince hemen telefon edildi ve Canan'cığım tam 1 saat yüzüp koyun en dibinden teknemize geldi. Oturduk, lafladık, süper oldu. Önümüzdeki cumartesiye kadar daha çok karşılaşırız diye düşünüyorum. Bu arada
yan tekne de bizi gezgin korsandan tanıdı. Bizim Moshonis meşhur olmuş haberimiz yok.
Akşamüstü koyun müdavimi Ceren ve yengesi Ayşegül yan tekneye harıl harıl satış yapmaya çalışırken biz de yemeğe geldik. Bu gece yemeğimiz levrek buğulama.
Yorumlar
Yorum Gönder