DADD Ralli Akdeniz 6. Gün
Sabah 6:00 artık değişmez kalkış saatiniz. Güneşin doğuşuyla yola çıktık. Hedefimiz Kekova’daki Sıçak Koyu... Yolumuz 19 mil yani 3-4 saat...
Bir saat sonra Ali dün marinadan aldığımız palamut çaparisini attı. Ve yarım saat geçmeden senenin ilk balığını tuttuk... Bende bir gelişme var bu kez ağlamadım ama feci panik yaptım heyecandan...
Ali youtube taki bir videoya göre balığı temizledi, takoz kesti. Ben de öğlen için düdüklüde buğulamasını yaptım. Balık güzel pişti pişmesine ama oldukça tatsız ve sertti. Bir yerde hata yaptık ama nerede. Birkaç iyi bilene de danıştık kızartması daha güzel oluyormuş ama biz kızartma birşey yemiyoruz ki... Neyse denemeye devam...
Sıçak koyunda demirde kaldık. İskeleye ise çok az tekne bağlandı. İskele Yörük Ramazan isminde bir lokantaya ait ve köfte patatesiyle ünlü. Biz rejim yaptığımızdan ve kızartma yemek istemediğimizden restauranta çıkmayacağız.
Öğlen 14:00 gibi Kekova Kaleköy gezisi için zemini camekanlı bir tekneye bindik. Tabii camekanlı olunca biz şu modern tüm altı akvaryum gibi teknelerden umarken gele gele zemininde dört tane penceresi olan ahşap bir tekne geldi.
Batık şehri ve limanı gördük. Kaptanımız ısrarla kırık bir amfora ağzını görmemiz için kendini paraladı.
Ardından Kaleköy’e yanaştık. Buraya karadan yol yok ve ancak deniz yoluyla ulaşılıyor. Tarihi M.Ö. 4'üncü yüzyıla kadar dayanan Kaleköy ( eski adıyla Simena) , yapılaşmanın yasak olduğu Birinci Derece Tarihi ve Doğal SİT konumunda. Denizin içindeki Likya lahidi, herkes için çok bildik ve adeta Türkiye'nin tanıtım simgesi. Tekneyle Kaleköy’e yanaşırken zirvedeki kale ve altındaki taş evler oldukça etkileyici bir görünüme sahip. Dar sokaklardan tırmanarak kaleye çıkılabiliyor. Ancak biz yarı yola kadar çıkıp bir kafede oturduk ve dünyanın en güzel el yapımı dondurmasını tadıp kahvesini içtik. Bu arada biz otururken deli gibi yağmur yağdı...
Kaleye çıkamadığımdan tepeden bir manzara koyamıyorum. Ayrıca kalenin arka eteğindeki kaya mezarlarını da göremedim. Dizim problemli olunca zorlamak istemiyorum haliyle...
Kekova turumuzun sonunda tekne bizi Sıçak koyuna bıraktı ve kafilemiz Likya Yolu’nda yürümek üzere buluştu. Şu anki uzunluğu 535 km. olan Likya Yolu, ülkemizde yürüyüş yolu denince ilk akla gelen destinasyon. Fethiye’den başlayıp Antalya’da biten yolu baştan sona tamamlamak yaklaşık 21 gün sürüyormuş. Likya Yolu üzerinde 19 tane antik kent bulunuyormuş bunların içşnde de en popülerleri Pınara Ören Yeri, Letoon Antik Kenti, Xanthos Antik Kenti, Antiphellos Antik Kenti, Simena Antik Kenti, Myra Antik Kenti, Olimpos Antik Kenti ve Phaselis Antik Kenti imiş. Biz Ali ile bu yolun satece 200 metresini gördük ve teknemize geri döndük...
Akşamüstü, kendi araştırma gemisinde Doç. Dr. Arkeolog Hakan Öniz in
“Türkiyenin Akdeniz Kıyılarındaki su altı batıkları ve Sualtı güncel araştırmaları “ hakkında sunumuna katıldık. Elibin elemanları kendi botlarıyla bizi teknelerimizden aldılar. Sunumda oldukça ilginç şeyler görüp öğrendik ancak Hakan Bey sosyal medyada paylaşmamamızı rica ettiğinden ancak bu amfora çeşitleri posteri ile yetiniyorum.
Size buğulama tarifi vereyim: Balığı temizleyip takaoz doğrayın. 1-2 saat suda bekletin kanı iyicene çıksın. Balıkları sudan çıkartıp kurulayın ve tuzla ovun. Bir tencere veya tavaya 2 kaşık sıvı yağ koyun ve balıkları dizin. Üzerine halka soğan, domates, maydanoz, kabukları soyulmuş limon dizin. Karabiber defne yaprağı koyun 1 çay bardağı su koyup pişirin . Sonrada Afiyetle yiyin.
YanıtlaSil