DADD Ralli Akdeniz 19. Gün
Kumkuyu Marina’dan bugünkü gezimiz için 9:00’da ayrıldık. Doğrusu bu bölgede bu kadar çok ören yeri olduğunu hiç bilmiyordum.
İlk durağımız Elaiussa Sebaste Antik Kenti’nde halen kazı çalışmaları devam ediyor. Elaiussa zeytin anlamına geliyor. Sebaste ise görkemli ve mutlu demek. Tarihi M.Ö.2. Yy. dayanan Roma dönemine ait bir liman kenti burası ve kışlık saray, hamam, tiyatro ve agora gibi bölümleri oldukça dikkat çekiyor. Bu antik kent, günümüz yerleşim yerlerinin hemen hemen ortasında kalmış durumda. Nekropollerin içinden yol geçiyor, etraflarında limon bahçeleri ve evler var ve kıyıdaki çok katlı apartmanlar da ayrıca çok mu çok sevimsiz.
Bu iki çukur da karstik yapının yıllar içerisinde yağmur ve doğal koşulların etkisiyle çökmesiyle meydana gelmiş. Ancak tabii ki efsanevi hikayeleri var.
Mitolojiye göre, Zeus, alevler kusan yüz başlı ejderha Typhon’u buradaki bir kavgada yendikten sonra, onu Etna Yanardağı’nın altına sonsuza dek kapatmadan önce bir süre Cehennem çukurunda bekletmiş.
Derinliği 70 metreye ulaşan cennet çukurunun elips biçimdeki ağız kısmının çapları 250 ve 110 metre. çöküğe 452 basamaklı bir merdivenle iniliyor ve 300. Basamakta Meryem Ana’ya ithaf edilmiş bir kilise bulunuyor. Bu çöküğün adının cennet olmasının sebebi yemyeşil olması ve dipteki akarsu...
Cennet Obruğu’nun 75 m kuzeyinde yer alan Cehennem Obruğu da karstik zemin yapısının erozyona uğraması ile oluşmuş. İçerisine inilmesi mümkün olmayan obruğun ağız çember çapları 50 ve 75 m, derinliği ise 128 metreye ulaşıyor.
Biz her ikisini de tadilat nedeni ile gezemedik ancak Cennet çöküğünü seyir terasından fotoğraflayabildik.
Astım Mağarası
Cennet Ve Cehennem Çökükleri’nin hemen yanında bulunan, 15 metre derinliğindeki Astım Mağarası ise, Cennet-Cehennem’in biraz daha güneyinde bulunuyor. Spiral biçimindeki dik aşağı inen demir merdivenlerden inerek mağaraya giriyorsunuz. Tam 82 basamak bir de bunun çıkışı var ve her ikisi de aynı 1 metrelik spiral merdivenden yapılıyor. Mağara içerisinde etkileyici sarkıtlar ve dikitler var.
Mağaranın astım hastalığına iyi geldiği ve burada dileklerin kabul edildiğine inanıldığı için ilgi çekiyor. İçerisinin 15 derece ve yüksek nemli olduğu mağaralara kalp ve tansiyon hastalarının girmesi tavsiye edilmeyip havasının astımlılara iyi geldiği söyleniyor. Biz yukarı çıktığımızda kan ter içindeydik ancak gördüğümüz manzaraya değdi.
Narlıkuyu Üç Güzeller
Narlıkuyu’da köy meydanında bulunan Poimenious’un Hamamı ve tabanındaki mozaik, koruma altına alınarak tek katlı küçük bir mozaik müzesine dönüştürülmüş. Hamam 4.yy Roma dönemine ait olup Poimemios tarafından yaptırılmış. Bu alanda bir akıl çeşmesi olduğu ve suyundan içenlerin çok akıllandığı söylenmekte. Müze görevlisinden öğrendiğimize göre mozaiğin olduğu bu alanda eskiden bir kahvehane varmış, süpürürken bu mozaik ortaya çıkmış ve korumaya alınarak müzeye dönüştürülüp ve ziyaretçilere açılmış.
Mozaikte antik dönemin baş tanrısı Zeus’un kızları Aglaia, Euphrosyne ve Thalia yöreye özgü kumru ve keklik kuşları ile birlikte çıplak bir şekilde dans ederken tasvir edilmiş. Bu kız kardeşlerden en küçük kız Aglaea, güzelliği; ortanca kız Euphrosyne, sevinci; büyük kız Thalia ise cesaret ve sabrı temsil ediyor.Bu üç güzelin temsil ettiği imgelerin Kilikya ve yöre insanının karakterlerini taşıdığına inanılıyor. Mozaiğin üstündeki Grekçe yazıda “Ey konuk dost! Bu mucizeli suyu kimin bulduğunu, saklı kaynağını kimin gün ışığına çıkardığını merak ediyorsan, bil ki O, imparatorların dostu ve Kutsal Adalar’ın dürüst yöneticisi Poimenios’tur.” yazıyor. Hamamı yaptıran Poimenios yazıttan da anlaşıldığı gibi bugünkü Büyükada, Kınalıada ve Heybeliada’nın o dönemlerdeki yöneticisiymiş.
Müze sonrası Ali çok sevdiği lokmanın peşinde kuyrukta... |
Veee tatlı son...
Kıyıdan gördüğümüz Kız Kalesi..,karşısındaki kalabalık plajdan buraya yüzmek mümkün. Kıyıdan tekne seferleri de vardı ancak vaktimiz yetmediğinden katılamadık.
Kızkalesi’nin farklı yerler için de anlatılan bir de efsanesi bulunmaktadır. “Vaktiyle bir kral varmış. Çok sevdiği tek kızının geleceğini öğrenmek için bir falcıya danışmış. Kızının yılan tarafından sokularak öleceğini öğrenince, prenses için bu kaleyi yaptırmış. Böylece onun can güvencesini sağladığını zanneden kral, bir gün kızına bir sepet üzüm göndermiş. Ne var ki sepette gizlenen yılan kızı sokarak öldürmüş.” Benzer bir anlatım İstanbul'daki Kızkulesi için de kullanılmaktadır.
Kız kalesinin kıyıya mesafesi ortalama 600 metre kadardır. Bölgede bulunan bir yazıttan yapının 1199 senesinde I. Leon tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Daha sonra 1361 yılında Kıbrıs Krallığının egemenliğine girmiştir. Kalenin Romalılar zamanında korsanlar tarafından barınak olarak kullanıldığından bahsedilmektedir. Ermeniler ve Bizanslılar bu kaleyi adacık üzerinde olmasına rağmen önemsemişlerdir. Kale Osmanlıların da egemenliğinde kalmıştır. Zamanında bölge hem yerleşim yeri olarak hem de önemli bir ticaret merkezi olarak kullanılmış.
Kanlıdivane Obruk Terası ve Yapıları
Obruk, dik yamaçlara sahip derin bir çukur formunda Yatay tabakalı kireç taşlarından oluşan bir mağaranın tavanının aniden çökmesi sonucu oluşmuş. 142 ye 95 m. ebatlarında ve 50 m. derinliğinde...
Obruğun etrafında Kamytellius'un önemli anıtsal yapıları yer almakta. Hellenistik Kule ,Obruk ve Armaronxas Aile Kabartmaları, Kiliseler ve Ev Kalıntıları , Nekropol, Yağ üretim atölyeleri ve en üst noktada da Aba’nın Mezarı yer almakta...
Uzun uzadıya gezdik ve bu antik kentten çok keyif aldık... Obruğun içindeki elinde mızrak ve kılıç turan asker figürleriyle başları örtülü kadın figürleri oldukça ilginçti...
Günümüzde antik kent, gelin damat çekimlerinde de fon olarak kullanılıyormuş. Hafta içi olmasına rağmen biz de 3 tanesine şahit olduk.
Oldukça yorucu ve dolu dolu bir gün oldu. Yarın Mersin'e hareket...
Yorumlar
Yorum Gönder