21 Ağustos 2015 - Selimiye
Datça'ya veda ettik. Hisarönü Körfezine pupa yelken girdik, sonra rüzgar kesildi.
Yacht Marina'dan arkadaşlarımız Hülya ve Tolga, Orhaniye'de alargadalar. Akşamüstü çocukları ve yeğenleri gelecek. Onları görmek için Orhaniye'ye girdik. Hemen yanlarına demir attık. Bize geldiler, kahve içip epey lafladık.
Selimiye iskeledeki arkadaşlarımızla konuşup boş yer olduğunu öğrenince onlara şimdilik bye bye dedik. Bir kaç gün boyunca hava oldukça rüzgarlı olacağından iskeleye bağlanmak istiyoruz.
Bir saat sonra Selimiye'ye bağlandık. Bouquet teknesinden Buket ve Oğuz burada, Dreamer'dan Filiz ve Levent burada, Rakish Zehra ve Aziz burada... Dostlarımızla beraberiz.
Günümüzü tekneler arası ziyaretle geçirdik. İçkisini kapan birbirine laflamaya koştu. Bir ara denize atladım; tam bir hamam suyu.
Hani yanmayan demir fenerimiz ve yan yatan telsiz antenimiz vardı ya (belki bahsetmemişimdir) onlar için elektrikçi Seyhan geldi, biz de el birliğiyle direğe çektik. Sağolsun ikisini de halletti.
Yemek öncesi bizim Altın diş Osman ile merhabalaştık. Bu sene, daha önce kendi işlettiği restaurantta çalışıyor Osman... Belki de stres altında olmadığı için böylesi daha hayırlı olmuştur. Akşam yemeğimizi Zekeriya Sofrası'nda yedik. Aynı lokantadan Datça'da da vardı. Gerçi buradakiler Datça'dakinin ilk sahipleri. Ama artık yemeklerde eski lezzet kalmamış. O kadar kalabalık oluyor ki bence yetişemiyorlar.
Selimiye'de değişen şeylerin başında her köşeye bir market açılması geliyor. Artık limanın orada hem Migros, hem Carrefour, hem de Macro var. Buraların sahipleri köşe olmuşlardır.
Yemek sonrası Ceri Cafe'de sevgili Mehmet Bey ile kahvemizi içtik; tabii ben Losta'yı sevgili Keriman'ı es geçmedim. Seviyorum bu Selimiye'yi...
Yorumlar
Yorum Gönder