DADD Ralli Akdeniz 2019 34. Gün


Kıbrıs gezisinde ikinci günümüz ve ilk durak Salamis Antik Kenti… Gazimağusa’nın kuzeyinde (dikkatinizi çekerim bizim bildiğimiz gibi MAGOSA değil MAĞUSA), Bronz Çağı’nda kurulmuş bir kent olup en erken buluntular M.Ö. 11. Yy.da tarihlendirilmekte… 1952-74 yılları arasındaki kazılarda kentin büyük kısmı açığa çıkarılmış. Yapı kalıntılarının tamamı Roma Dönemine ait, ancak Rumlar küçük dokunuşlarla (tiyatronun sahnesindeki sunak yerleştirmek gibi…)  Yunan Dönemi’ne göndermeler yapmaya çalışmışlar. Şimdiye kadar gördüğüm Roma hamamları içinde en belirgin kalıntılar buradaydı. Ayrıca kalp şeklindeki taş ve hikayesine değinmeden geçemeyeceğim. Homoseksüel ilişkiler Roma’da serbest… Hamama gelen iki erkek sevgili ona baktın buna baktın diye kıskançlıktan birbirine giriyor. Sonra barışmak için bu taşın iki ucuna oturuyorlar. Bir müddet sonra kalbin kuyruğunda buluşurlarsa ne ala… Yok tam tersi olursa gelsin yeni sevgili…







Salamis Kentinde Yahudi bir ailenin çocuğu olan ve eğitim için gittiği Kudüs’te Hristiyanlığı kabul edip St. Paul ile birlikte adada Hristiyanlığı yayan aziz St. Barnabas anısına inşa edilen St. Barnabas Manastırı ve İkon Müzesi’ndeyiz. Manastır, kilise, avlu, manastır odaları ve St. Barnabas’ın mezarının bulunduğu şapelden oluşuyor. İşin ilginç yanı Güney Kıbrıs’tan turistler ve halk rahatça Kuzey Kıbrıs’a gelip ziyaret edebiliyor. Tam tersi ise neredeyse mümkün değil. Şapelde de bizim Türk olduğumuzu anlayan bir Rum kadın yüksek sesle ilahiler okumaya başladı. Adeta bir protesto niteliğindeki bu gösteriyi rehberimiz araya girip konuşmaya başlayarak bozdu.






Otobüse binip Maraş bölgesini gezdik. Burası yasaklı bölge film çekmek, girmek yasak. Binalar terk edilmiş, bombalanmış durumda kalmışlar.
Akabinde Gazimağusa’da otobüslerden indik. W. Sheakespeare’in Othello Tragedyası’na konu oan hikayenin geçtiği 15.yy. Venedik yapısı Othello Kalesi’ni fotoğrafladık.




Lala Mustafa Paşa Camisi’ne yürüdük. Lüzinyan döneminde 1298-1312 yılları arasında inşa edilen yapı, tüm Akdeniz coğrafyasının en heybetli gotik yapılarından biri… Lüzinyan kralları, önce Lefkoşa’da St. Sophia Katedrali’nde Kıbrıs Kralı, sonra da Gazimağusa’da St. Nicholas Katedrali’nde Kudüs Kralı olarak taç giyerlermiş. Bina, 1571 yılında Osmanlılar tarafından bir minare eklenmek suretiyle camiye çevrilmiş. Katedralin giriş bölümündeki tarihi cümbez ağacı katedral ile aynı yaşta olup 1298 yılında dikilmiş. 15 m. Boyunda ve 5 m. genişliğinde…





En ünlü şairlerimizden Namık Kemal, “Vatan yahut Silistre” oyununun İstanbul Gedikpaşa Tiyatrosu’nda sergilenmesinden sonra 1873 yılında Kıbrıs’a sürgün edilmişti. Gazimağusa Venedik Sarayı’nın avlusunda bulunan iki katlı binada kalan Kemal, 1876’da affedilerek İstanbul’a geri dönmüş. Bina, 1993’te restore edilerek Namık Kemal Zindanı olarak ziyarete açılmış Aslında bir zindanda kalma durumu yok anlayacağınız.




Tarihi Petek Pastanesi’nde öğle yemeğimizi yedikten sonra otobüslere bindik. İsteyenler marinada inerken biz Dip Karpaz Köyü’ne devam ettik. Karpaz, Altın Kumsalı ve eşekleri ile ünlü… 2 km. boyunca uzanan muhteşem bir sahili var ve burası deniz kaplumbağalarının yumurtlama alanı. Karpaz eşekleri ile ünlüdür dedim ya, Apostolos Andreas Manastırı yolunda otobüsün yolunu kestiler. Otobüs durunca diğerleri de geldi ve yiyecek bir şeyler alınca yoldan çekildiler. Tam korsanlar yani… Bu arada manastırda suyunun şifalı olduğuna inanılan bir çeşme var. Hepimiz içtik, ağrıyan yerlerimize sürdük, yanımıza aldık… Rehberin dediği gibi “YA ŞİFALIYSA…”






Marina’ya döndüğümüzde komodorumuz Zafer Bey’in doğum günü kutlaması yapıldı. Tabii ki en değerli hediyemiz DADD bağışı oldu… Kendisine nice senelere ve nice rallilere diyoruz…



Bugün Burcu da Moshonis’ten ayrılıyor maalesef. Her gün o kadar yoğun geçti ki zamanın nasıl ilerlediğini anlayamadık. Bundan sonra ekibimiz iki kişi… Yarın sabah 4:00’de poliste olacak ve sonra Karpaz Gate Marina’dan ayrılacağız. 90 millik bir yol bizi bekliyor.






Yorumlar

Popüler Yayınlar