DADD Ralli Akdeniz 2019 33. Gün


Kıbrıs’ta gezi günümüz. Nam-ı diğer Yavru Vatan, Sicilya ve Sardunya’dan sonra Akdeniz’in en büyük üçüncü adası. Kıtalar arasında yer alan stratejik, ticari ve dini konumu nedeniyle asırlardır birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Bu uygarlıklar arasında Fenikeliler, Asurlular, Mısırlılar, Ptolomeler, Persler, Helenler, Romalılar, Bizanslılar, Lüzinyanlar, Venedikliler, Osmanlı İmparatorluğu ve İngiliz İdaresini sayabiliriz. Kıbrıs, ismini adada çok fazla bulunan ve “Cupruuum, Cyprium” olarak bilinen bakır madeninden almakta…

Girne’nin doğusunda Beşparmak Dağları’nın eteklerinde bulunan Bellapais Manastırı ilk durağımız. Bu Ortaçağ Manastırı, muhteşem Gotik Mimarisi ile bizi oldukça etkiledi.





Kıbrıs'ta beni çok etkileyen ve içimi boğum boğum yapan yerlerden biri Tekke Bahçesi Şehitliği oldu... Burada yatan yüzlerce 20 yaşlarında genci görmek çok hazindi.



Bir diğeri  de Barbarlık Müzesi oldu. 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin üç garantöründen biri olan Türkiye'nin Kıbrıs'ta bulundurduğu askeri alayda görevli olan DR. Nihat İlhan ve ailesi bugün müze olarak kullanılan bu konutta ikamet etmekteydi. 24 Aralık 1963 tarihinde Dr. Nihat İlhan'ın görevde bulunduğu bir sırada  eşi ile çocukları ve ayrıca ev sahibesi Rum saldırıları sonucu bu evde şehit edildiler. Banyo ve tuvaletteki kurşun izleri halen görülebiliyor. Evin diğer odalarında da Türk toplumuna yapılan vahşet görüntüleri sergileniyor. Kan donduran bir mekanda kim bu görüntüleri görmezden gelebilir ki... 




Sonrasında Girne şehrinde biraz turlayıp Niazi Restaurant’ta meşhur şeftali kebabını yedik. Biz kebabın içinde şeftali olacağını düşünüp yanılmışız. Meğerse koyun veya keçinin “telb” denilen iç zarının kıyma, soğan, maydanoz karışımı ile dolma biçiminde sarılmasından dolayı bu isim veriliyormuş. Yine ismi tam oturtamadım ama neyse… Çok fazla et çeşidi geldi ve biz tıka basa doyduk… Bu arada Girne Antik Limanı ve kaleyi gezecek zamanımız kalmadı maalesef… İki günde tüm KKTC gezileceği için oldukça hızlı tur atıyoruz.

Lefkoşe’deyiz. Girne Kapısı ilk gördüğümüz eser olup Venedikliler Dönemi’nde Lefkoşa’yı savunabilmek için kent çevresinde inşa edilen savunma duvarları üzerindeki 3 kapıdan kuzeyde olanı. Kapı, ünlü Venedikli mimar Proveditore Francesco Barbaro’nun adına atfen “ Del Proveditore Kapısı” olarak da biliniyor…



Yolumuzun üzerinde Mevlevi Tekke Müzesi var. Mevleviliğin Osmanlı İdaresi ile birlikte Kıbrıs’a geldiği tahmin edilmekte. Halen müze olan Mevlevi Tekkesi’nde Mevlevi ileri gelenlerine ait bir mezarlık da bulunuyor.

Mevlevi Müzesi’nin hemen yanında bir bina ilgimizi çekiyor. “Halkın Sesi” gazetesinin kurucusu, Kıbrıs Türkleri’nin Lideri olmuş Dr. Fazıl Küçük’e ait bir müze bu. 1942’de kurulan gazete aracılığıyla Türk Halkı’nın haklarını cesaretle savunmuş. Daha sonra da birçok siyasi görevde yer alan Küçük, halen saygı ile anılmakta…



Kıbrıs’ta Osmanlıların kurduğu ilk sosyal konut projesi olan Samandağ Evleri’nin bulunduğu bölgedeyiz. 1900’lü yılların başlarında Evkaf Murahhası Musa İrfan Bey tarafından başlatılan proje 72 konuttan oluşuyor. Bu binalar tek tip ve bitişik düzen olarak inşa edilmiş olup giriş, 2 oda, mutfak, banyo, tuvalet ve avludan ibaret ve her biri 85 m2… Bu evlerin en büyük özelliği iklim şartlarına göre yerle malzemeden inşa edilmiş olmaları… Taş temeller, alçı sıvalı kerpiç duvarlar, kamış hasır üzeri yerel oluklu kiremitle örtülmüş tavan mertekleri, zeminlerde kiracıköy mermeri, sarı taş sövelerle çevrili ahşap giriş kapıları ve sövelerdeki kilit taşlarında yer alan her evin Osmanlıca numarası. Bu keyifli mekanda yaşamak, çocuk olmak, büyümek keyifli olmuş olmalı. Bu arada evler de babadan oğula geçiyor yani pek yabancı giremiyor bu bölgeye…




Dar sokaklara girip çarşıların içinden geçiyor ve Selimiye Camisi (St. Sophia Katedrali) ne ulaşıyoruz. Kıbrıs’taki en önemli Gotik eserlerden olan binanın yapımına 1208 yılında başlanmış ve 1326’da ibadete açılmış. Lüzinyan Kralları’nın taç giyme törenleri burada yapılırmış. Osmanlılar zamanında çift minare eklenerek yapı camiye çevrilmiş.
Kahvecide oturup soluklanıp Kıbrıs Tatlılarını tattı ve ardından Büyük Han’a gelip toplandık. Burası adadaki en önemli Osmanlı eseri. 1572-79 tarihleri arasında Bursa’daki Koza Han örnek alınarak kare plan şeklinde iki katlı olarak inşa edilmiş. Eskiden alt katlar ticarethane, üst katlar otel olarak kullanılıyormuş ancak günümüzde sanatsal ürünlerin satışa sunulduğu turistik bir mekan haline gelmiş.






Akşam KKTC Cumhurbaşkanı’nın bizim için verdiği resepsiyona katıldık. Cumhurbaşkanı Sn. Mustafa Akıncı hepimizin masasına gelip ayrı ayrı sohbet etti. Kendisi meslektaşımız ve ODTÜ mezunu. Bu sebeple sohbetimiz bayağı uzun ve keyifli geçti.




Yorumlar

Popüler Yayınlar